benim sık sık gittiğim bir kitapçı(sahaf gibi ama tam değil) iki kitap alıp bir kitap veriyordu. büyük ihtimalle diğerleride benzer şekilde davranıyorlardır.

çok satan kitaplar değilse takasa girmezler. sahaflar kitapları kilo işi satın alıyor hurdacılardan. sana 10 liraya sattığı kitabın maliyeti adama 1 lira bile olmuyor bazen. kafa kafaya takasa asla girmezler. ama senin kitaplarının değeri yüksekse sana daha ucuzunu verir belki. yani bir kitap veririm bir kitap alırım mantığı yoktur :)

Dediğin gibi oldukça çıkarcılar o yüzden yok pahasına vermek istemiyorsan ukitap'ı denemeni tavsiye ederim.

@o my god; ukitap'ı severek kullanıyorum ama parali sisteme gececekleri için soğudum, o yüzden alternatif arıyorum :)

Birkac tane gercekten iyi kitaba bir tane belki verirler. Benim paketi acilmamis IELTS setim icin tanesini 2 liraya alacaklarini soylemislerdi Kadikoy Akmar'da.

metacritic

Müzik için tunein'deki radyo kanallarına takılıyorum, her ülkeden ve türden istasyon var, bayağı keşif oluyor.

Dizide sezonlukdizi'ye girip belli bi' tür seçip konuları kurcalıyorum, ilgimi çekerse başlıyorum.

Filmde de daha önce izleyip sevdiğim filmlerin yönetmenlerinin diğer filmlerine ya da sevdiğim oyuncuların filmlerine bakıyorum direkt.

Muzik icin spotify daki listeler baya isime yariyor ayrica tunein radyolarini cok severim. Turkce olarak acik radyo favorim sabah uyanir uyanmaz aciyorum. Film icinse onerim critiker.com ne kadar film puanlarsan zevkine yonelik filmler sunuyor ve filmlere seninle ayni veya yakin puan veren kisilerin listelerine bakiyorsun.

reddit

genel olarak tumblr

reddit
listentothis subredditi var denemeye deger
muzik icin spotify listeleri var takip ettigim ayrica
dizi kesfetmem zaten guncel izledigim var bir tane yeter, cok zaman aliyor

Genel: r/ifyoulikeblank subrusu. www.reddit.com

Müzik: lastfm, spotify, reddit

ilk ameliyatımda burun eti yakma ve kemik kırmaydı. tamponlar 2-3 gün falan kaldı o arada kan pıhtılaştığı için burnumdan pek nefes alamıyordum çıkınca acayip rahatladım.

ama bu ameliyat pek fayda etmedi ben de bademciklerimi aldırırken tekrar burun eti yakma ameliyatı da oldum tabi öyle olunca tampon falan da olmadı ilk ameliyata göre daha iyiyim

Baya bi sure kanli sumuklu takilcab kuru kuru rahat rahat temizleyemeyecegin icin(1 2 hafta kadar)

Not: ben olmadim bir yakinimin yasadigi surecti yakinen tanidigim.

Tamponlar ilk çıktığında şahane bir oksijen alımı: insan tekrar dünyaya geliyor gibi. Birkaç gün sonra ise, iyileşme sürecine girip tekrar eski haline geliyor. Bir ay geçti, ne zaman tamponların ilk çıktığı anki gibi olacak ben de merakla bekliyorum.

iyileşme süreci var, tamponlar çıktığında bir rahatlama olur ama 10 numara olması zor (en azından bende olmadı)

15 sene içinde 2 kez ameliyat oldum, geçenlerde 3. kez olman lazım dediler :)

ben ameliyattan 1,5 ay sonra nefes almıştım. ilk 1 hafta filan zaten hiç nefes alamıyorsun. ama o 1,5 ayın sonunda 'vay be insanlar burnundan nefes alıyor hee' demiştim

no surprises.

radiohead hiç ama hiç sevmem ama paranoid android gelmiş geçmiş en iyi müzik eserlerinden biridir.

street spirit. her dinleyişimde sigara yakıp ağlarım, alnımı kızarıncaya kadar duvara sürterim. çok "dokunuyor".

street spirit, dubstep remixi de fenadır.

street spirit +1

all i need de güzel.

knives out da eksik olmasin.

jigsaw falling
(karma police de unutulmasın)

en güzeli paranoid android, sonra street spirit heralde. gerçi benim radiohead hayranlığım vardır hafiften o yüzden seçim yapmak zor.

ya bu çok zor soru bisürü sayılabilir ama ben yine bişey demek gerekirse knives out diyicem sanırım.

Radiohead her dönem bir şarkısına tapılan, her şarkısı şahane gruplardan biri bence; bu ara 15 Steps'e sardım o yüzden oyum ondan yana.

hepsi çok ayrı ve güzel ya. cevap vermek çok zor (nice dream)

En güzeli demeyeceğim; sayılanların hepsi birbirinden güzel zaten ama benim en sevdiğim creep akustik.

street spirit +1 +1

Paranoid Android

OK computerın tüm şarkıları bence.

Zaten OK computer benim tüm zamanların en sevdiğim albümü listemde ikinci sıradadır.
Her şarkısı ayrı güzel.

(bkz: o meu pe de laranja lima)

Martı Jonathan Livingston
Küçük Kara Balık
Küçük Prens
Pal Sokağı Sakinleri(Bu biraz uzun kaçtı sanırım)

küçük prens +1
martı jonathan livingston +1

jules verne kitapları

keloğlan masalları olabilir bence.

çok ünlü masallar var onları da okumak isteyebilirsiniz.
benim de masalları kukla oyununda çalışırken aynı çekincelerim oldu, çözümü metinlerde kelime değiştirmekte buldum. mesela metinde üvey ablalar için "çok çirkinlermiş" betimlemesi varsa sözleri değiştirip "çok kötü kalplilermiş" yaptım.
ünlü masalları bu şekilde de okuyabilirsiniz. aynı masal yörelere göre değişebiliyorsa bir masal zamana göre de değişebilmeli bence.

çocuklar ne kadar küçük bilemedim ama, eğer varsa suç ve ceza'da olabilir. Ne zaman birisi sesli kitap dese aklıma o reklam geliyor www.youtube.com

İstanbul'da mısınız? Öyleyse Atlas Pasajı'nda bereci var, zilyon modelli.

Istanbuldayim evet. Bakacağım.

Başka önerilere de açığım.

%20. Senede yalnızca 2 bisiklet alma hakları var. Alıp satmasınlar diye herhalde.

bunun 2020 durumundan haberi olan var mı? yani şu an yüzde kaç personel indirimi?

sennheiser mx470 olabilir.

hocam bunun mx170 ve mx270 den farkı nedir ki acaba?

@ananiyimioguz bu tarz kulaklık kullanmadım hiç. kulağımdan düşme durumu ya da oturmama gibi bi durum olur mu sizce?

model onerisi degil ama dikkat edilecek husus olarak mutlaka dene, ben cok guzel ve pahali bir over ear kualklik aldim, evet ses kalitesi super ama kafamin tepesini acitiyor, bir arkadasin onerisi ile almistim, o hala cok rahat ama kafatasi yapisi fakindan hehalde benim kafamin tepesini acitiyor. agirligina da dikkat et. bu aldigim pahali olan sennheiserdi, esim djlik yapiyor onun yadigar bir philips'i ve sony'si var, bence bazi acilardan sennheiser overrated kesinlikle sony ve philips'te beklentilerin karsilayan modellerin fiyatlarini kiyasla derim.

Kulaklık dediğin kafa üstü mü? zaten artık kulak içi olmayan fazla model üretilmiyor.

kafaüstü model olarak kalite/fiyat performansı iyi şu var:

www.aliexpress.com

bende KZ ATE modeli var (kulak içi) ve mükemmel bir ses kalitesi var. internette audiophile'lerden baya bir övgü alıyor zaten.

Philips citiscape fixie. Kulak içi ağrı yapmaya başlayınca, gidip 100'e aldım geçen hafta, Gayet memnunum; hem bas iyi hem de diğer kafaüstü kulaklıklara göre inanılmaz rahat.

indirim varken 25 tl ye bunu almistim baya memnunum ses kalitesinden.www.elmasepeti.com

Yol ve özgürlükten aynı şeyi mi anlıyoruz bilmiyorum ama, aklıma 'gazap üzümleri' geldi hemen. Aslında tanıma beat kuşağına ait eserler de uyuyor ama ben pek sevmiyorum, önermem.

Paul Auster - Ay Sarayı (Kitaptaki karakterin hayatı her şeyi kaybedip sokakta kalınca değişiyor)

John Fante- Roma'nın Batısı (Çocuklarının birer birer evden ayrılmasından sonra sorumluluk duyduğu şeyler azaldığı için özgürleşen bir baba var)

Henry David Thoreau - Nerede ve Niçin Yaşadım? (Arkadaşı Emerson'un arazisinde para kullanmadan bir kulübe inşa eden adam Walden Gölü'nün kenarında bir yıl yaşar ve medeniyetten uzakta, hayatın anlamını kavrar. Daha sonra bunu filme de çektiler.)

Murakami - Sahilde Kafka (Evden kaçmış olan Kafka Tamura'nın başından geçen maceralar anlatılıyor)

Allesandro Baricco - Öfke Şatoları (Bir adam dünyayı dümdüz dolaşan bir tren yolu inşa etmek istiyor.)

Henry Charier - Kelebek (Papillon adıyla Steve Mcqueen'ın ve Dustin Hoffman'ın oynadığı bir filmi de var, hapishanede geçiyor.)

Jean Paul Sartre - Altona Mahpusları (Oyun, evde geçiyor ama insan algısının onu nasıl sınırladığını, korkunun ve varoluş sancısının nasıl iç içe geçebileceğini gösteriyor.)

Coetzee- Düşman (Robinson'un adasına bu kez bir kadın düşüyor ve Robinson öldükten sonra Cuma'yı alıp medeniyete getiriyor.)

Herman Melville- MobyDick (Bunu biliyorsunuz)

Eugene O'neil - Yağ (Bunu üstteki kitapla beraber okuyabilir insan, çok kısacık bir oyun, muhteşem bir oyun metni. Balina avcısı eşiyle beraber denize açılan ve buzların arasında donmuş gemide çıldıran bir kadını anlatıyor.)

*Yolda - Jack Kerouac (Klasik. Tuvalet kağıdına yazmış bunu.)
*Yabana Doğru - Jon Krakauer (Filmini de yaptılar hani.)
*Beyaz Zenciler - İngvar Ambjörnsen (Kitabın felsefesi de iyi.)
*Yol- Jack London (Hoboluk günlerini anlatıyor.)
*Paris ve Londra'da Beş Parasız - George Orwell (Bu da yolların ve özgürlüğün acıklı kısımları daha çok.)

yolda - jack kerouac +1

Paul Theroux - Sivrisinek Sahili

Robert M. Pirsig - Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı

Muhtemelen sever. 'Düşüş'ü çok severim, ilk onu önereyim.

Sever. Camus candır. Veba, yabancı, sisifos söyleni... Modern dünyada varlığını sorgulayanı biraz kendine getirir. Alber kamuvicdanı güzel adamdır. Absürdü yazmış, absürd ölmüştür.

Bi' Sartre sever olarak Camus'nün Yabancı'sını hiç beğenmezken, Sisifos Söyleni'ne bayıldım. Bana sorarsanız okumayı denemeye kesinlikle değer Sisifos Söyleni.

bulantı'yı sevdiysen yabancı'yı da seversin bence.

camus'un yabancı'sını tahsin yücel çevirisiyle okuduysanız sevmezsiniz. çok kötü bir çeviri, bilginiz olsun.

bir to do listesi yapmıştım düşüş en üstte ben de onla bir başlayayayım o zaman :)

(bkz: vüs'at o. bener)
(bkz: tomris uyar)
(bkz: ferit edgü)

Eğer okumadıysanız:

-Sabahattin Ali: İçimizdeki Şeytan
-Ahmet Hamdi Tanpınar: Saatleri Ayarlama Enstitüsü
-İhsan Oktay Anar: Puslu Kıtalar Atlası
-İlhami Algör: Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

Bonus 1- Jean Paul Sartre: Akıl Çağı
Bonus 2- Etgar Keret: Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü

leyla erbil- kalan / eski sevgili

sayfa sayısı tutmuyor da, Bilge Karasu'dan Kılavuz'u seversin fikrimce.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü +1
Attila İlhan, Sokaktaki Adam

vüsat o. bener - dost/yaşamasız
vüsat o. bener - bay muannit sahtegi'nin notları
ferit edgü - o/hakkari'de bir mevsim
demir özlü - bir küçük burjuvanın gençlik yılları

Peyami safa-yalnızız
Amin maluf-doğunun limanları
İhsan Oktay anar-efrasiyabın hikayeleri

Bbc'nin 6 minute english'i var, şukela. Üstelik google play'dan telefonunuza da indirip dinleyebilirsiniz.

sınırlı bir zaman diliminde beleşe dinleyeblirsin: www.bbc.co.uk

bir de site değil ama cabin pressure diye bir radyo tiyatrosu var benim çok sevdiğim. bitti geçen sene ama kesinlikle tavsiye ederim.

www.thetruthpodcast.com

youtube.com

tabi ki de hello internet. pardon tiyatro demissiniz. emin degilim ama hitchiker's guide to the galaxy olabilir

Aile sağlık merkezlerinden.

sağlık ocağı tabi ki çünkü BELEŞ

sağlık ocakları artık vermiyor diye biliyorum, yanılıyo olabilirim, hatta o düşünce ile ben para verip yaptırdım.

muhtemelen iş yerinizin anlaşmalı ortak sağlık güvenlik birimi vardır, onu sorabilirsiniz, yoksa da herhangi bir osgb'den yaptırabilirsiniz. ben bir kaç ay önce detaylı bir rapor aldığımda 60 TL ödemiştim.

devlet hastanesi dahiliye bölümü

bildiğim kadarıyla çalışılan pozisyon ne olursa olsun artık akciğer grafisi de isteniyor.
ama yine de ilk önce bi aile hekimliğine gitmeniz.

bazı yerlerde aşçıysan bulaşıcı hastalık için kaka örneği bile vermen gerekebiliyor. çok ağır işlerde çalıaşcaksan da kardiyoloji'den eforlu ekg istiyebiliyorlar.

90lar da dahil valla

Derneğin ''7/24 power türk çalan kafe/barlardan götüm götüm kaçma bölümü'' başkanı olmaya adayım. Oyunuzu bana verin, tüm bu' mekanları kapatacağım.

Her tur genellemeden tiskinenler dernegi caycisi olarak sizi bizim dernege davet ediyorum. Caya ne dersiniz?

Çayı olursa içenler ama yoksa aramayanlar derneği onur kurulu üyesi olarak size bol köpüklü bi' türk kahvesi ikram etmek isterim sayın floydian.

patates sogan havuc sarimsak biraz domates salc. tavuk karistir bunlari z. yagi ile biraz da baharat at firina ver gg wp.

Patates
Soğan
Havuc
Sarımsak
500gr Küp doğranmış tavuk
Sarımsak
hepsini harlı ateşte zeytinyağıyla birlikte komba yapıp pişir,biraz soya sosu bulabilirsen süper bişi çıkar ortaya.

soğan, tavuk kavrulduktan sonra bir patates ve havuç ekle, karışım kavrulduktan sonra az su ile 10-15 dakika pişir. en son içine bezelyeyi at 10-15 dakika daha pişsin. afiyet olsun

Patates+soğan+domates+bezelye+tavuk+salça+zeytinyağı+bol baharat, dilediğiniz gibi doğrayıp karıştırıp fırına atıverin; şahane olur, birkaç öğün de rahat çıkar. Fırın yoksa aynı kombinle tavada da olur.

Bunlari firinda veya ocakta sebzeli tavuk yapmak icin kullanabilirsin, tavugu ayri kizartip sebzeleri garnitur olarak da yapabilirsin ya da hepsini birlikte tencere yemegi de yapabilirsin,falan filan

muhtemelen yemeğini yapmışsındır ama ben de bir tarif vereyim.

malzelemeler arasında limonun yok ama limon bulabileceğini varsayıyorum.

tavukları limon + zeytinyağı + kimyon + (varsa yoğurt) karışımıda birkaç saat beklet.

sonra tavada tavukları zeytinyağı ile kızart.

daha sonra domatesleri rendele.

donates rendesi + salça + zeyinyağı + margarin + sarımsak ile sos hazırla. (sarımsakları şu şekilde kullanıyorsun; başından ve ucundan ufak kesiyorsun. Sonra bıçağın yan tarafıyla sarımsakları biraz ez. kabukları kendiğinden soyulacaktır. sarımsakları yağın içerisinde biraz gezidir ve yanmadan yağın içerisinden çıkart)

patatesleri yağda kızart.

en sonunda tavukların ve patatesleri üzerine hazırladığın sosu dök.

afiyet olsun.

(bkz: ali şükrü)

Lord Kinross'un Atatürk kitabında böyle birçok bilgi bulabilirsiniz.

vahdettin aslinda onu oldurmek istemiyordu, onun yanindaydi. vahdettin altinlari bizzat kendisi veriyor.

www.youtube.com

abdulhamit icin soylediklerini aslinda kimse bilmez. hak vermistir kendisi yaptiklariyla. gerci abdulhamit hakkinda da kimse cogu seyi bilmiyor.

www.youtube.com

Kadınlara oy hakkını durup dururken, kendi lütfu ile vermediği. Yeni öğrendim. Kaynak için bkz: (git: www.idefix.com )

sarhoş'a sarfoş derdi.

şu an birden aklıma bu geldi. sorun çok genel zaten.

kılıç ali'nin anılarını okumanı öneririm.

30'lar içerisinde ülkedeki madenlerin CHP'li vekillerin yakınlarına peşkeş çekilmesi meselesi. Yalçın Küçük'ün kafayı kırmadığı dönemlerde yazdığı bir kitapta ayrıntısıyla mevcut. Sanırım "Emperyalist Türkiye" idi kitabın adı.

vedat uşaklıgil falan yazan rıza nur-kadir mısıroğlu artıklarını da önemseme. rıza nur denen çatlak herifin uydurma anılarından çıkma bel altı iftiraları ima etmiş hemen salak.

şevket süreyya aydemir'in tek adam kitabı var 3 ciltlik. dil devrimi başta olmak üzere pek çok devrimin muhalifi olan murat bardakçı'nın "en iyi atatürk biyografisi" dediği bir kitaptır. onu da öneririm.

cok dusunme contigo al gec

Contigo cok baba marka+1

Almadim ama alacaktim cok fena arastirdim almaya karar verdigimde yaz gelmisti. Bu da boyle bi animdir.

ben şunu kullanıyom:
www.andoutdoor.com
bunların avcılardaki mağazasından alındı termos.
iyi bayaa, fiyat performans güzel.

1 litrelik almayın, taşıması sıkıntı olur; yarım litre iyidir, hem kafein ihtiyacını karşılar hem orta boy bi' çantaya sığar hem isterseniz çantanın dışına da asabilirsiniz. Bendeki şu, tavsiye ederim:

www.decathlon.com.tr

bim'deki turuncu koku, müthiş kokiye.

henüz daha iyisini görmedim.

ben mütemadiyen osuruyom

febreze lavanta

english home ya da madame cocodan falan şu çubuklu kokulardan alıyorum.

febreze okyanus bilmemnesi

Sikmayla ugrasmayacam, kendisi kokusunu salacak.

Şu osurmak yazan komiği biri blocklasın.

bodyshoptaki lime kokusunu kullanıyorum ben. yağ gibi böyle, kandil var evde ona su koyuyorsun, suya da bu yağdan damlatıyorsun. mum da alttan ısıtınca koku yayılıyor.

evde fırın varsa, bir bardak suya vanilya yağı damlatıp fırına koyarsan yarım saat filan çalıştırdığında fırını kokusu çok güzel yayılıyor. bir de bu var.

çubuklu koku şişelerinden mandalina kokusu.

çubuklu koku-yasemin. eskiden de dondurma kutusuna su, iğde yağı ve kuru lavanta koyar kalorifer peteğinin üstüne yerleştirirdim.

Fırın ilginçmiş ama unuturum 5 gün yanıķ kokar ev

Tütsü denesenize, fresh kokular var bi' sürü; sıkmakla filan da uğraşmazsınız kenarda tüter sakin sakin; hele oda küçükse azıcık tütsün yeter.

murathan mungan

ahmet hamdi

Münir Nurettin SELÇUK

yavuz bülent bakiler

cemil meriç

Şair, Yazar: Nâzım Hikmet, Attilâ İlhan, Murathan Mungan, Erdal Öz
İngilizceden Çevirmen: Çiğdem Erkal İpek
Rusçadan Çevirmen: Hasan Âli Ediz
Almancadan Çevirmen: Ahmet Cemâl

Bunlar içinde en iyisi: Attilâ İlhan

attila ilhan sade olmayıp da batırmayan çok az kimseden bir olsa gerek bence.

diğer yanda sadeliği en göze çarpan niteliklerinden biri olduğu için aklıma sait faik geliyor.

tanpınar+1 ayrıca. düşümdüm de benim bu soruya cevap verecek kadar edebi birikimim asla yok. kanı olarak düşünün, fazla kaale almayın cevabımı :)

Şiirde Edip Cansever'i her okuduğumda türkçe bildiğim için şanslı hissederim kendimi istemsiz; anlamla böylesine oyunlar.

Sabahattin Ali, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Cemil Meriç gibileri de öyle. Anlatmak istediklerini kusursuz bir biçimde aktarabildikleri için. Sait Faik'in yeri ise apayrı.

Sprey/köpük/jöle saçı kaskatı yapıyor, onun yerine elidor'un yeşil şekillendirici bi' saç kremi var(durulanmıyor), üzerinde belirli bukleler yazıyor, piyasada denediklerim içinden en güzeli o.

Bunu ben de çok merak ediyorum. Benim 15 yaşıma dönmeme gerek yok aslında. Geride kalanları umursamayı bırakabilsem bu gece ilerlerim.
İş falan da değil sadece. Bazılarına göre olmuyor yani gelen herkes yaşamak zorunda diye bir kural olmamalı, istediğimiz zaman masayı terk edebilme pas diyebilme özgürlüğümüz olmalı.

7 milyar yaşındaki dünyada hepsi hepsi 70 yıllık bir yaşamın olduğunu düşün. Böyle yapınca ne kadar değersiz ve sıradan bir varlık olduğunu fark edip hayata daha pozitif bakıyorsun. Çok şeyapma o yüzden, su yolunu bulur.

yani işte olay sadece benle sınırlı değil aslında, giovanni'nin dediği gibi çevremdeki insanlara karşı da sorumluluklarım var o yüzden çıkmaza girdim zaten.

Su butona bi bas bakalım
make-everything-ok.com

video ne hakkında hocam? izleyince bize katkısı oluyor mu?

lan olm manyak mısın? bir insanın maddi manevi işe girme ihtiyacımı olur be? ne kadar abartılıyor bu iş mevzuları yahu? bir şekilde bulursun. sen gel bir de çalışanları gör bakalım ne kadar mutlu? önemli olan sevdiğin işi huzurlu şekilde yapmak. bunun için çabala. pozitif ol. daha yaş 25 len... ne ki bu? ben 25 yaşımda mezun olamamıştım henüz. şimdi çok şükür işimde bilinen aranan bir adam oldum.

ailen "ali'ye veli'ye bak" diye diye bir süre sonra seni de inandırıyorlar. onlar yaptı ben niye yapamıyorum lan oluyorsun.

ya peki kötü örnekler? Tonlarca var. onları anlat ailene. elinden geleni yaptığını göster. kimse kolay iş bulamıyor. no problem.

hocam kötü örnekleri anlatıp napıcam? anlamazlar zaten.

istediğim işi yapmak için çabalıyorum. çalışan insanların mutlu olmadıklarını biliyorum ama ben sevdiğim işi yapacağımı düşündüğüm için mutlu olma ihtimalim var. en azından çevreme faydam dokunur o rahatlatır beni.

tamam panpa, sevdiğin işi yapmak için kovala, didin. gerekirse ucuza çalış. yani hakikaten bir sağına soluna bakmalı insan. işşizliğine bile şükredersin, ne bilyim bir engelli görünce falan. olumlu düşünmeyi pollyannacılık ile karıştırma. birisine 40 kere deli dersen deli olurmuş diye bir atasözü var. boşa değil o. kendine kırk kere başaracağını söyle.

maddi açıdan işe ihtiyacın varsa gerçekten varsa bi iş bulursun zaten onu geç. düzgün bi iş istiyon. Bunun için sabırlı olman ve kendini geliştirmen lazım. ne bileyim mesleki sertifikalar al dil öğren yapmak istediğin işle alakalı yerlere git stajyer gibi 2 yıl takıl kendini göster. tecrube olur. hem de işi kaparsın.

ben bi ara işsizdim fabrikalar dahil her yere başvurdum imalat bölümüne filan. sonra bi giyim mağazasından aradılar orada tezgahtarlık yaptım. şimdi doğru dürüst bi iş buldum.

1 her zaman 0 dan büyüktür bi şekilde başla hiç iş bulamazsan güvenlik sertifikası al dikil bi yerde para paradır.

İşsizlik psikolojisi insanı bitiriyor, öncelikle part-time da olsa dandik de olsa derhal bi' işe girip ''kendini hıyar gibi hissetme''yi törpülemek lazım.
O sırada da istenilen iş için kendini donatmakla işleri yoluna sokmak için adım atılıyor.
Sonrası mı? Bu işler zaman alıyor: sabır, sabır, sabır taşı olmak, çatlamak, patlamak, sabır ve daha nicesi. Sabır demiş miydim? Sabır. Ama en azından bir şeyleri elde etmek için çaba göstermenin getirdiği ufacık tefecik de olsa teselli var.

Dove'un şu serisi sabun gibi,duş jeli kullanacaksam bir bunlardan kullanabiliyorum.
urun.n11.com
urun.n11.com
Çok güzel de köpürüyorlar.

palmolive spa mavi olanı tavsiye ederim .

yok, ayrıca duş jellerinin temizlediğine inanmıyorum. zeytinyağlı sabun ile kese şart ancak öyle kir çıkıyor, üzerine güzel kokmak için duş jeli kullanıyorum.

Duş jelini bırakanlardan biri olarak dediğine yakın en son hacı Şakir'in duş jelini kullanmıştım.

the body shop'ın güzel duş jelleri var.

www.thebodyshop.co.uk

bunun hem kokusu çok erkeksi, hem de derideki hissi süper.

bu da white musk

www.thebodyshop.co.uk

Palmolive Spa koyu mavi olan. Gıcır gıcır.

Palmolive +1

İlişki var bence. İnsanlar senin tipine fiziksel ozelliklerine göre sana davranıyorlar. Buna göre senin karakterin, hayatı algılayış biçimin hareketlerin değişiyor.

evet siskolar cok asabi mesela. (╯°□°）╯︵ ┻━┻

aha op de sisko sanirim, soruna cevap verdim iste ama kanitladin bir nevi tesekkurler ^^

Evet. ekseriyetle var.

bugüne kadar tanıdığım tüm şişkolar, bencil, kibirliydiler. hiç şaşmadı.

kelepir+1

uzun boyluların iş hayatında daha başarılı olduğu gerçeği var misal...

@kelepir güzel bir bakış açısı. Lakin bunun ters tepme olanağı da var diye düşünüyorum. Örneğin baby-face denilen insanlar orduda en çok rütbe alanlar ve akademik hayatta da gayt başarılı noktalara gelen insanlarmış istatistkiklere göre.

@chaotic, 1.78 boy ve 68 kiloyum. Yağ oranım 2 hafta önce ölçtürdüğümde %4'dü. 2 haftada da kastettiğin kilolara gelebileceğimi sanmıyorum. Sadece "şişko" terimimnin siyahlara kullaılan "n"li terim gibi hakaretvari olduğunu düşünüyorum. Aynısı @hzben için de geçerli. Ama tespitiniz de katılıyorum. Ne kadar kilolu insan tanıdıysam agresif şahıslardı.

@ j r r tolkien, bildiğim kadarıyla darwin dış görünüşe bağlı verilen yargıları evrim sürecinden kalma doğrular olarak görüyor. Yani bi ortama girdiğinde sivri çeneli kaşları gözlere yakın şekilde bir tip gördüğünde hayvansı iç güdüler eşliğinde beyin tehlike sinyalleri üretiyor. Yani senin dediğin belki içine kapanıklı ve sosyallik bağlamlarında mantıklı olabilir ama karakter kategorisi çok geniş.

kilolu insanlar daha agrasif tespitine çok katılmıyorum. en azından benim çevremdeki kilolular çok rahatlar valla, hele bir tanesi bi kahkaha atar sokak inler.

yalnız şöyle bişey varmış; ana karnındayken annenin zor koşullarda olması, doğan bebek için aynı zor koşulların devam etmemesi sonucu fazla kilo alımı olabiliyormuş. mesela 2. dünya savaşından sonra doğan bebeklerin sonradan obez oldukları gözlemlenmiş gibi... belki sözünü ettiğiniz agresifliğin de nedeni aynı şekilde zor etkenler olabilir.

kelepir+1

Ek olarak insanlar da kendi tiplerine ve fiziksel özelliklerine göre kendi karakterlerini belirliyorlar çoğu zaman. Mesela yakışıklı olmayan erkekler kompleksli ve kıskanç oluyorlar. Çünkü kendinde olmadığı için çocukluğundan başlayan kıskançlıklar, kompleksler zamanla karakter biçimine dönüşüyor. Bu konuda binlerce analizim oldu diyebilirim. Yine kısa boylu insanlarda da aynı şey mevcut. Özellikle erkeklerimiz boy konusunda daha takıntılılar, kendilerinden uzun ya da çevresindeki bir kadının uzun boylu bir erkeği beğendiğinde sorunlar çıkabiliyor. Oysa kadınlar genelde kısa olup; bunu bildikleri için kendilerine fazla sorun etmiyorlar. Tabii ki kadınlardaki işleyiş biraz daha farklı; onlarda da kilo olarak adlandırabiliriz. Kilolu kadınlar kompleksli, hırçın ve tercih edilmemenin getirdiği sinirlilik ruh haliyle karşımıza çıkıyor. Uzun boylu, yakışıklı, birçok noktası düzgün olan erkekler ise daha rahat, kendinden emin diyebiliriz.

Tabii bunların hiçbiri yadırganacak bir şey değildir.

Ben böyle bir bağ olduğunu düşünüyorum, bilinçli/bilinçsiz bir yüze baktığımda karşıya dair düşüncelerim şekillenmiş oluyor. Hatta bbc'de bi' yazıda çoğu insanın istemeden de olsa yüze dikkat ettiği ve bunun iş hayatında ve sosyal hayatta face-ism diye nitelendirilecek kadar faşizme kaydığını yazmışlardı: eksisozluk.com

Gözü büyük olan, güvenilirdir; alnı geniş olan, zekidir; kulağı küçük olan, diğer insanların laflarını pek önemsemez, gibi kalıplaşmış şeylerin gerçekten tuttuğu da oluyor ama bence fiziksel özellikle karakter arasındaki bağın en sağlam/güvenilir olduğu yer: yüz.
Kullandığımız mimikler/karakterimiz yüzümüze belli bir ifadenin oturmasını sağlıyor: agresif insanın kırışık alın ortası, tatminsiz insanın aşağı doğru eğimli dudağı, samimi insanın bakışı... Bunlara dikkat edince gerçekten bi' korelasyon mevcut. Ama bazen de tv'de filan denk geliriz ya: herif, yapmadığı psikopatlık kalmamış bir ruh hastası ama tam bir bebe surat, yüzüne baksan kefil olursun...
Ancak bir yere kadar genelleyebiliyoruz demek.

bu kitap tavsiyesini hangi sınav için istediğini de yazar mısın?

Lys-ygs içinse şimdi karekökçüler gelecek, karekök seni üzebilir. Fen Bilimleri iyidir. Fem'e bulaşma, çöp üzeri çöp. Bir senede efsane değiştirdilerse bilemem tabi.

ygs ve lys ıcın ıstıyorum dostum cunku ıkısınden de konu calısıyorum su an

çoğu kişi fem in ilk basamak kitabını onerdı

İlk basamağını bilmem şu meşhur beyaz kapaklılardan bahsediyorum, herkesin elinde dolaşan.

Esen yayınları.

kendimi öyle sanıyordum ama galiba resme yeteneğim var. 4 ya da 5 olması lazım resim kursuna gittim hocalarımdan bir tanesi ima etmişti yani olması gereken ressamlarda bir özellik varmış bende. Sen de futbola yeteneklisindir.

bende her şeyden azar azar var. onlar da hiçbir zaman yeterli gelmedi.

hiç yeteneğim yok valla.

yaz yaz beni de listeye ekle. bi ara böyle bir duyuru açmıştım galiba ben de.

Oo karsim gel opujem. Saka saka benim de var birkac yetenegim beni baskalarindan ayiran genelde uzgunum. Senin de vardir da sen farkinda degilsindir bir de su olabilir belki arkadas cevren fazla uberdir?

Ben şarkı söyleyebiliyorum ama uçamıyorum mesela. Uçmayı istemedim lisede, yani ben pilot olsam diye aklımdan geçmedi. Bunu istemek de böyle hayal kurma becerisi gibi bir şey bence. Dümdüz adamın böyle bir hayali olmazdı bence.

Yetenek tek başına pek bir şey ifade etmiyor. Belki hiç bir şeyin üzerine gerektiği kadar düşmemişsindir. O topu iyi oynayan adam fiziksel yeteneğinin üzerine oynaya oynaya iyi hâle geliyor.

benim de öyle sanatsal estetik yeteneklerim yok
kulağın iyi diyenler oldu ama onu nasıl anlıyorlar onu bile bilmiyorum :P
ben odunum diyorum kendime mesela, neysek oyuz n'apalım?

:=)
yok ben o kadar da yeteneksiz değilim.

abi senin saydiklarin cok somut seyler ama. gerizekali olmayan her insanin digerlerine kiyasla daha yatkin ve becerikli oldugu bir sey vardir. sen mesela pilot olmayacak miydin? her adam onu yapabiliyor mu saniyorsun? kac kisi "sokarim ucagina" deyip birakiyor o okullari/egitimleri. bir de goreceli bir kavram bu bence. mesela bana cok iyi yazdigim soylenmistir hep. ee? iyi yazdim da ne yaptim ki, yetenekse ne faydasini gordum? kesfetmek kadar kullanmak da onemli. o futbol oynayan cocuk futbolcu mu oldu? sesi guzel olan kiz konservatuvar mi okudu? % 90 hayir.

yani bir yandan hepimizin yetkin/yatkin oldugu veya olabilecegi alanlar var, diger yandan uzerine dusmedigimiz surece hicbirimizin yetenekleri anlam ifade etmiyor.

benim tek yeteneğim şiir yazabilmem onu da kimse beğenmiyor salla panp.

Hemen hemen aynı durumdayiz.ama benim yetenegim mantikli bir insan oldugumu ve insani iliskilerimin iyi oldugunu dusunuyorum. Pek goze gelmese de bu da bi yetenek.sabirli olmak da bir yetenek, caliskan olmak da bi yetenek bana kalirsa.yani direk uretime katkisi olmasa da ustun oldugun biseler vardir.

aha işte benim bu. hiç ama hiçbir şeye yeteneğim yok ve bu beni kahrediyor :(

Oo beni de yaz hemen. Aynen dediğin gibi ne bi' yetenek ne bi' beceri. Yoğun analizlerim sonucu hiçbi' yeteneğe sahip olmamanın nadirliğine istinaden, ancak ''hiçbir yeteneğe sahip olmama yeteneği''ne sahip olduğuma karar verdim.
Pek tatmin edici olduğunu söyleyemem tabii.

Sözlükte "sarma sigara" başlığına göz attınız mı? Belki fikir verir, tabi vermeyebilir de.

baktim ama sorularin cvbini bulamadim. guncel fiyatlar ve tutun markalari lazim.

1- Golden virginia, drum, samson, captain black benim denk geldiklerim bunlar, ama çok marka var. Golden Virginia en son 18'di, şu an kaç bilemiyorum.

2- Açık tütünleri de bi' araştırın bence, hem erişimi daha kolay hem daha ucuz olur; hem de damak zevkinize göre seçersiniz. Adıyaman tütünüyle captain black'i harmanladıkları küba tütünü çok güzel mesela.

3- Ocb'nin siyah kutulu filtresi(ki piyasadaki en iyi filtre bence) 5 lira, ocb kağıtlar da 3-4 lira; değişiyor, ucuzlaştıkça sahte çıkma ihtimali artıyor.

4- Neden geçiremeyesiniz?

5- O zamanla oturuyor, tamamen pratik meselesi. Direkt elle ve arap çarşafıyla sarmaya başlarsanız, sonradan sıkıntı çekmezsiniz hiç.

kagitlar cok pahaliymis orada. bol bol alayim o zaman.sag ol.

Salata olabilir. Tavuklu veya makarnali falan.

kısa sürede yapılabilen besleyici ve tok tutan şeyler:

-salatalar: patates, brokoli, yeşillik vs.
-makarnalar: arada bi' salçalı, arada bi' sebzeli, yoğurtlu vs.
-humus (nohut tozu+tahin+su+limon, yapımı 3 dakikayı geçmiyor)
-bakliyat (bunların haşlanması biraz zaman alıyor tabii ama akşamdan yapılabilir/ bulabilirseniz meksika fasülyesini direkt hüpletirsiniz.)
-tavuk, et vs. (kızartması hem kısa sürer hem lezzetli olur)
-pilav
-dar zamanlarda: yoğurdun içine yulaf ezmesi karıştırıp üstüne de tarçın serptiniz mi tok tutan bi' öğün oluverir.

bi kısmını evde yapıp götürebilirsiniz. evde akşam yersiniz, kalanı koyup kaba dolaba atarsınız, ertesi gün değil de bir sonraki gün de işte yersiniz, hem yemek ziyan olmaz :P
barbunya, biber dolması gibi zeytinyağlılar hem kokmaz hem ısıtmanıza bile gerek yok aslında -ya da fırın kabında görürseniz ısıtabilirsiniz de.
işyerinde buzdolabı varsa yoğurt, salatalık, yeşillik alıp yıkayıp bir saklama kabına koyarsanız cacık, salata vs. yaparken güzel olur. 5 dakikada halledersiniz hazır olursa.
mücver, kısır,közlenmiş biber patlıcan, bunları da götürmesi kolay olur, gerekirse soğuk da yenir.
bir de ev yapımı tarhana erişte bulursanız bunlar kış için çok güzel bence pratik de

Salata ve termos kapta bir et ürünü.

corbaaa
yesil mercimekli olursa proteinli olmus olur.
kavanozla tasir varsa mikrodalgada isitirsin.

Once yukselen doruk noktasina ulasinca ise dususe gecen bir grafik olarak dusunebilirsin bu donemi. Yakin zamanda dususe gececektir sonra da tekrar ortamlara akip kalpler kirmaya devam edersin.

Arada öyle dönemler olur, hiç tutmayın kendinizi; duygulanınca böğüre böğüre ağlayın rahatlarsınız, kendiliğinden geçer bu dönem.

bana da oluyor. Üç beş güne geçiyor. Ama her ay aynı şey oluyor.

belli sure sonra sevgi yuzunden somurulunce duygusal olamiyorsun. en azindan karsi cinse, oyle soyleyebilirim. bahsettiklerin hormonal biraz.

Ne kadar dirensen de mevsim dönüyor,
bir gün her canlı melankoliyi tadacaktır.

bildiğim kadarıyla bir anlamı yok. bu tip noktalama işaretleri hem cümlenin başına hem de sonuna koyuluyor. tek başına kullanılmıyor.

yanılma payım da var tabi. ispanyollar düzeltsin.

ters soru işareti sorunun soru olduğunu belirtiyor baştan, ispanyolcada soru eki olmadığından: ''geldin mi?'' yerine ''geldin?'' deniyor ve başa da konan(benim şuan klavyede bulup da koyamadığım) soru işareti cümlenin soru olduğunu belirtiyor... ünlem de aynı şekilde vurguyu belirtiyor.

İspanyolcada soru ve ünlem cümleleri, Türkçe ya da İngilizcedeki gibi soru ekleri ile olmaz. (Do you, Did you etc.)

Cümle aynı cümledir, başına ters soru/ünlem işareti koyduğunda onun soru/ünlem cümlesi olduğunu ifade eder.

Basit bi örnek;
¿İyisin? -> İyi misin?

okumak için sanırım. cümle başına koyuyorlar ki soru veya ünlem cümlesi olduğunu bilsin ona göre ayarlasın kendini diye.

edit: üsttekiler doğru cevap :D salla benimkini

ispanyolca'da eğer cümlenin sonuna ünlem koyacaksan, başına da o ters ünlemi koyman gerekiyor. kulağa çok saçma geliyor ama kural böyle.

+ 1 armonik miror. Kural bu

cumlenin basinda o cumlenin unlem veya soru oldugunu belirtilince vurgu da ona gore yapilsin diye.

ileri: mesela bana her gün çeviri geliyor, inceliyorum ve "şu kadar sürecek" diye hesap kitap yapıyorum kendimi ona göre ayarlıyorum.

geri: mesela otobüs durağında biri gelip "x numara geçti mi" diyor, gördüysem düşünüyorum "8-10 dakika oluyor" diyorum.

plan yaparken mesela hep ileri tahminler: haftaya şu oyuna gidebiliriz, elime para şu günler arası geçecek, o tarihte ben şu şehirde olurum yüksek ihtimal...

geçmiş olayları anlatırken, bilgi verirken, bir şey hatırlamaya çalışırken de geri: o zamanlar tahminen 17-18 yaşındaydım, elektrik kesintisi 5-6 saat civarı sürdü, o gün morali pek yerinde değildi sanki...

1- Tamamen kişiye bağlı bu. Başaracağınıza inanıyorsanız, neden olmasın? Ama kolay mıdır? Hayır. Maddi manevi ağır bir süreç olacağından emin olun.

2- Çözümlü çıkmış sorular kitapları var, bunlar tek kaynaktan çalışmak ve hatmetmek için biçilmiş kaftan. İktisatta zeynel dinler'in çözümlü çıkmış soruları, maliyede 4t, muhasebede ferhat yıldız...

3- Bu soruya kesin bir cevap verebilecek olan yok; genel olarak az ilan geliyor(ki ülkenin durumu kritikleştikçe daha da azalıyor) ve oldukça az kadro açılıyor, bu durumda çok iyi bir puan elde etmeniz gerektiğini unutmayın.

4-Genel yetenek neyse de genel kültür tam bi' kaos. Nerelerden soracakları hiç belli olmuyor, kişisel tavsiyem tarihe filan fazla yüklenmeyip alana yönelmeniz yönünde.

Daha fazlası için memurlar.net'i kurcalayabilirsiniz, aradığınız her sorunun cevabı var.

KPSSP35 puan türü aşağıdaki puanlardan oluşmaktadır:
% 10 Genel Yetenek
% 10 Genel Kültür
% 20 Hukuk
% 20 İktisat
% 20 Maliye
% 20 Muhasebe

p335 puan türünün ağırlık dağılımı böyleymiş.
yani yds puanının bir önemi yok. hesaplamaya katılmıyor.
işletme, kamu yönetimi, uluslararası ilişkler falan hesaba katılmıyor.

öncelikle bu puan türünü tespit etmemiz ve hangi derslere ağırlık vermen gerektiğini bilmemiz lazım.

ama" belli kurumların belli puan türleri var " diye bişey yok.
yani 2 senedir bi puan türünden eleman alan bir kurum bu sene başka bir puan türüyle ilan açabilir. bunu da bilmek lazım.
örneğin yds nin %30 ağırlıkta olduğu bir puan türünde ilan açabilir.
veya senin bölümün mezunları için %40 yds + %40 kamu yönetimi(örneğin) + %20 gk/gy den oluşan bir puan türünde ilan açabilir ve senin hukuk iktisat maliye muhasebe netlerinin bu kapsamda bir değeri kalmayabilir.

kpss nin bence kritik noktası da işte burası.
7-8 tane alanın sınavı + gk/gy + yds istiyor.
ortalama bir insanın bu dalların her birinde başarılı olup her puan türünde yani her halükarda başarılı olabilmesi çok zor.
p120 ye kadar olan puan türlerinde çok dar kapsamlı puanlar da var 10 farklı bileşimin %10 la birleştirilerek oluşturulduğu puanlar da var.

bu şartlar altında en çok tercih edilen 2 yoldan bahsedeyim.

güzel yds puanı olan birisi için ; gk/gy çalışıp biraz da alandan net yapmak. nispeten zahmetsiz bir yol. yds nin dahil edildiği puan türlerinde gk/gy de genellikle yüksek oranda işin içine giriyor çünkü.

benim de içinde bulunduğum kalabalık grubun tercihi ise şu oluyor;
zaten yds den 30 u aşamamışım. gkgy ye abanayım, alanda da hukuk/iktisatı çok güzel çalışıp 20 net üstüne çıkayım. muhasebe/maliyeyi hallederim. bi de nolur nolmaz kendi bölümüme de bakayım.
gk/gy den iyi net çıkartmak yds handikapını dengeliyor. 4 alandan 2 tanesini güzelce öğrenmek de puanı istenilen seviyelere çekiyor.

şimdiye kadar yazdıklarım 4 sorundan net olarak herhangi birisine cevap niteliği taşımıyor olabilir. ama inanıyorum ki birilerinin işine yarayacaktır.

Bildiğim kadarı ile askerde iken de başvuru yapabiliyorsun. Kazanırsan askerde olduğunu belirtip askerlik sonrası göreve başlıyorsun. Tam emin değilim ama böyle bir şey var idi.

Kitap değil de, şöyle bi' site var isterseniz, tüm arşivi çözmüşler; dilerseniz ösym'nin sitesinden soruları çıkartıp takıldığınız yerlerde çözümlere bakarak daha hızlı ilerleyebilirsiniz:

www.ossmat.com

ben pegemin ales çıkmış sorular kitabını aldım. tavsiye ederim

dış bölgedekileri elinden geldiğince temizlemeye çalış, okyanus suyu kullanarak yumuşatacaksın. Zamanla azalıyor/güçsüzleşiyor zaten, tampon çıkarılınca da sorun olmuyor no worries ;)

aynı ameliyatı ben de geçirdim ve biraz sancılı bir dönemdir şu an içinde bulunduğun. o kurumuş kanlara çok takılma, tamponlar çıktıktan sonra normal haline dönecek. içerisi sürekli kanadığından kuru kan olması çok normal; tedavinin yarattığı bir sonuç.

geçmiş olsun.

okyanus suyu çok iyi gelecek, sakın aksatma. normal suyla sakın deneme :))
vucut kendisi atıyor zamanla kurumuş kanı. ama ben ömrüm boyu kurtulamadım bunlardan. ne zaman burnumu hızlı sümkürsem kanıyor kuruyor içeride ve kaşıntı yapıyor.

Suyla yumuşatarak çıkarmayı deneyin, sakın direkt girişmeyin acayip acıyor. Bi' de doktorun bi' merhem vermiş olması lazım (bkz: pomat) o da yumuşatıyor.

Bildigim ya da duydugum bir konsept degil. Sallamak suretiyle cevap veriyorum.

Bir kurumun gelirini modellemeye calistiginda uydurdugun fonksiyonun dogrusal olma durumu. Ornegin bir sirketi ele alalim. X sirketinin geliri sattigi n tane Y urunununden elde ettigi gelirdir dersem f(X_geliri) = n*Y_urunfiyati seklinde bir gelir fonksiyonu olusturmus olurum. Yine ornegin, fiyat sabitken bu dogrusal bir fonksiyondur.

Bahsettiğin national income olabilir mi:

bilbo.economicoutlook.net

@o my god they killed kenny, hmm, sanmiyorum

Yaa birak 3km yorar mi diyosun... 3 km yoruyosa biraz daha sur de forma gir biraz. Yokus coksa ilk basta zorlanirsin, sonra 3-4 hafta sonra tinmadan cikarsin.

Yokus her türlü yorar, ama bunu bir nevi antrenman görürsen, ki zaten en fazla bir ay sonra alismis bile olacaksin, cok da abartili degil. Ama ilk hafta cidden yorucu olabilir kondisyonun yoksa. Bisiklete gelirsek de, özel bir tavsiyem yok, ama olabildigince hafif bir bisiklet al mutlaka, diger türlü bi iskenceye dönüsüyor bisiklet sürmek, bu acidan agirlik cidden cok mühim.

Benim ev-iş arası da 3 km., gidiş yokuş yukarı, dönüş yokuş aşağı; dönüş çok eğlenceli oluyor, gidiş birazcık yoruyor ama o da sıcaktan. 3 km dediğimiz mıy mıy gidiş+trafikle bile 10 dakikayı geçmiyor zaten, o yüzden hiç öyle aman aman bir yorgunluk olmaz, rahat olun.

İlk günler popo ağrısı olur, bacaklar sızlar o kadar. Sonrası keyif, bence mutlaka başlayın.

Bosver nicki'nin dediğine katılmadan edemiycem, mümkün olduğunca hafif bi' bisiklet bulun derim, beni ne 10 saatlik iş ne de bisiklet sürüşü yoruyor, akşamları 15 kiloluk bisikleti 3 kat yukarı taşımak kadar.

alıştıktan sonra değil 3 13 km yokuş bile çıkarsınız. sıkıntı etmeyin. bisikleti biraz hafif almaya bakın. çok ağır olmasın. 14 kilodan fazla olmasın

Kondisyonunuz yoksa bisikletten iner yokuşu birlikte çıkarsınız 3 km yokus adamı s.. atar

tek seans ya da iki seans seklinde olabilir. tek seansta bir seferde yapilir tahmin edecegi uzere ama cok buyuk bir sey olunca ikiye boluyorlar. ilki yapilinca yaralar gecsin diye bekliyorsun falan.

iyi dovmeci istanbulda da var. bence kasma pek.

dövmeye ve dövmecisine göre değişiyor, benimkini beş seans/on saatte yaptı adam, diğer dövmecilere kalsa belki iki seansta halledeceklerdi; siz yaptırmadan sorarsınız.
dövmeci seçimi tamamen şans bence, istanbul'da meşhur bir dövmeciye yaptırdığınız dövme sizi tatmin etmezken, küçük bir kentteki bi' dövmeci tam da istediğiniz gibi bir iş çıkarabilir.

(bkz: cennetten kovulan) ile bir konuş derim, ekşi tattoo'nun sahibi kendisi. bana da bir rocky dövmesi yaptı ki hala bakıp adamı minnetle anarım.

benim 30cm kadar dövmem bir günde tamamlanmıştı. 5-6 saat sürdü.
fazla detaylı bir figür değilse, dövmeci de müsaitse bir günde bitirir.

1- İki tane: lisans mezunlarının girdiği(A) ve lise mezunlarının girdiği(B).

2- 2 sene.

3- Hem lisans mezunları hem de çift yıllarda giren lise mezunları girecek.

memurlar.net, bu konuyla ilgili sorulara cevap bulmak için uygun bi' forum.

Simdi ufaktan bir baktim,

Genel Kültür Genel Yetenek testi var bi sanirim. Bir de Eğitim Bilimleri sinavi var, egitim bilimlerine girmeyecegim sanirim? neymis bu ya :) Bildiginiz, faydali olabilecek seyleri paylasirsaniz sevinirim.

Tesekkurler bu arada.

Merkezi alım diye bi olay var. Torpilsiz mülakatsız, sadece puana göre alınıyor. Bunun için çift yıllarda yapılana girmen gerekiyor.

Ama kötü bi haber var tabii. Önceden 10-15 binlik alımlar olurken tek defada, şimdi 3 binlik alım olunca öpüp başımıza koyuyoruz. 90 üstü puan alıp hala atanamayanlar bile var. Ki ben de 85 puanla hala beklemekteyim. 2 atama kaldı Kasım ve gelecek yıl Haziran'da.

Puan 2 yıl geçerli çift yıl yapılan sınavlar için tabii ama çok bi şey yapamıcaksan sınavda pek işine yaramaz. 80 puan üstü bile bir garanti vermez çünkü sana.

Bakanlıklar 2014'e kadar çok fazla alım yaparlardı. Şimdi de yapıyorlar ama çok seyrek. Şuanda üniversiteler genelde alım yapıyor.

Bu arada bölümün de önemli tabii. Sosyal Hizmetler mezunları 45 puanla bile atanabiliyor. Mühendisler, işletme mezunları 85 puanla açıkta şuan.

Başvuru Zamanı başvurunu yaparsın muhtemel eğitim bilgilerin eksiktir diplomanı transkriptini alıp osym bürosuna gideceksin başvuru zamanı. A grubu kariyer grubu diyorlar sanırım 4 yıllıkların girdikleri bakanlıklar ondan alıyor. KPSS a da bir çok puan türü var mesela maliye bakanlığı başka kalkınma bakanlığı başka puan türünden alıyor. Çok detaylı şeyler en güzeli memurlar.net

geçmiş olsun. ölmezsiniz merak etmeyin. sadece agir gelmiş kan vermek. bir kan olçumu yaptirmanizda yarar olabilir.
bol bol su için,
meyve yiyin.

vasovagal senkop deniyor buna. ayakları yukarı kaldırıp uzanın biraz. bir problem yok.

Geçen yakınıma kan veren genç de kanı verince bayıldı senin gibi. Uzandı acilde, baklava yedirdik yemek yedirdik tansiyonu normale gelince eve gidebilirsin dedi doktorlar.İlaç vs vermediler o an. Aç kalma gezinme ortalıkta dinlen tek de kalma odada haber ver birilerine iyi değilim diye kusarsın bayılırsın felan başına insan olsun.

En son kan verdiğimde ben de bayılmıştım. Neyse ki benimki kan verdiğim odada gerçekleşti de orda müdahale ettiler. Bir şey koklatmışlardı, anında ayağa dikilmiştim.

vazovagal senkop +1

daha önce oldu mu hiç bunlar bir de?

@shotgunwoman hayır

kan vermek kan bağışı mı yoksa tetkik için mi? bu arada bunları öylesine soruyorum hala Vazovagal senkop yani bence :D

Aynısı geçen kan vermemde bana da oldu, ilk kez kan verdikten sonra bayıldım. Göz kararması+kulak tıkanması oldu, sonra bayılmışım. Bu bayılma tipini biliyorum, daha önce de(kan vermekten bağımsız) olmuştu: kan şekerinin düşmesinden mi ne kaynaklanıyor. Biraz dinlenip tuzlu şeyler yiyince kendine geliyor insan. Siz de öyle yapın şimdilik; dinlenin, tuzlu şeyler yiyin ve bol su için.

Ama kusma olayını bilemedim. Siz yine ilk fırsatta bi' doktora görünün de içiniz rahat etsin.

dancer in the dark

edit:

tabutta rövaşata
reha erdem fimleri
demirkubuz filmleri
un homme qui dort
zvyagintsev filmleri
leolo

(bkz: der himmel über berlin)

(bkz: der himmel über berlin) bir diğer adıyla;

(bkz: wings of desire)

bence ihtiyacınız olan böyle bir şey.

karanlık şehrin piçleri.
adı gibi ışık olarak da karanlık, hikaye olarak da.

michael haneke filmleri.

Ciğer söken ve yalnız bir kere izlenebilenlerden bir kuple:

-Duvar(Yılmaz Güney)
-Dogville
-Tabutta Rövaşata
-21 grams
-Amores Perros

Only Lovers Left Alive

www.imdb.com

seul contre tous

uzak, nuri bilge'nin olan.

(bkz: gemide)

oslo 31 august

Germania anno zero

The Pursuit of Happyness, Changeling çok içimi sıkan filmler.
Mystic River da var. The Game var, Million Dollar Baby de sayılabilir.
Leaving Las Vegas'ı, muhtemelen karamsar, depresif filmlerin babası sayabiliriz.

A torinói ló
Kynodontas
După dealuri
Miss Violence

aşk kitabı ile başlamanı tavsiye ederim lolita... diğer kitapları da güzel; fakat aşk yazınsal açıdan en iyi kitabı

Ben de "aşk" diyorum.

Eski kitapları güzel zaten, yenilerine hiç bulaşmayın bence. Pinhan'ı alın, aldığı ödülü hak ediyor, en güzel kitabı.

İlla o 3 kitap arasından seçeceksen bence kesinlikle Bit Palas.

mahremi oku pişman olmazsın

baba ve piç

Bana sorarsaniz hicbir kitabini almayin.

mahrem

Kesinlikle ask yada siyah sut.

Bosa harcayacak vaktiniz yoksa okumayin. Bosa harcayacak vaktiniz varsa da okumayin.

@papillon7 +1

tanımasanız daha iyi aslında. papilion ve stavro'ya katılıyorum, hiçbir kitabı...

hiç okumamak olmaz. kötüyse bile kötü olduğunu teyit edecek bilgiye sahip olmakta fayda var. şahsi kanaatim, ilk kitapları daha yazınsaldır, aşk falan değil. aradığınız edebiyatsa. aradığınız kolay okuma ve günceli bilme ise yenilere bakabilirsiniz tabii. ama elif şafak hakkında konuşma hakkını, ancak hem öncekileri hem yenileri okuyarak elde edebilirsiniz zannımca.

Kendisinden ozur dileyerek tam bir zaman kaybi oldugunu belirtmek istiyorum.

pinhan, kesinlikle. hoş, başka kitabını da okumadım. ama pinhan çok iyiydi.

siyah süt'e kadar yazdıgı kitapları okuyabilirsiniz hepsi de birbirinden güzeldir ama ss ve sonrası OUT.
pinhan'ı öneririm özellikle.

biraz detay vermen lazim kendin hakkinda.
1) askerlik ne durumda ?
2) ne okudun nerde okudun nerde yaşıyosun ?
3) ailenin maddi durumu nasil ? finansal olarak destek alabiliyo musun ? vb.

*askerlik tecil, 2 yılım var. iş bulursam (devlet veya özel) yüksek yapıp uzatırım, bedelli düşünürüm.
*istanbulda yaşıyorum, ist üniv, iktisat okudum
*ailemin maddi durumu kötü, bugüne kadar evden para almadım hiç. (ünivden sonra tabi) dolayısıyla finansal olarak destek alamıyorum. alabilsem zaten yapılcak zibilyon tane şey var... (yurt dışı giderim, kursa zevkine giderim, aynı zamanda özelde iş ararım. dert etmem yani öyle bi ihtimalim olsa...)

sözkonusu iş bulmak olunca her türlü çalışıyorsun. kpss hazırlık sürecine girersen senden daha yaşlı o kadar çok insan göreceksin ki kpss dershanelerine gidip hocalarla sorular çözen.

yani memurluk düşünürsen dert edineceğin son şey ders çalışmak, test çözmek olsun. seve seve yapıyorsun çünkü.

genelde sınıf arkadaşların bankalarda çalışmaya başlayacak. sen de çalışabilirsin. ya da kobi ölçeğinde firmalarda satış-pazarlama, operasyon, tahsilat, muhasebe kısımlarında çalışırsın. ama iş yükün fazla olacaktır, bölümün itibari ile. memuriyet için karakter yapın da uygun olmalı bence. müdürün bağırıp çağırınca, başlarım senin işine deyip vurup kapıyı çıkamazsın. ama en azından cumartesi tatil, maaş zamanında yatıyor, çıkış saatin belli vs. gibi sebeplerden tercih edebilirsin.

eğer yapacaksan söylim;
kesinlikle ve kesinlikle hemen askere git gel.
ayrıca önümüz kış rahat da edersin.

yaz kış farketmez abi şu durumda askerlik düşünmek istemiyorum, zaten canım sıkkın bi de oraya gidersem kafayı yerim gibi.

memurluk düşüneyim mi şimdi? torpilsiz girme ihtimalim nedir?

Sizin gibiyim -alın buradan yakın-, aynı okul aynı fakülteden geçen sene mezun oldum, para durumları filan da aynı ve işsizliğim tüm şanıyla devam ediyor bir senedir.

Şimdi bakınca yaptığım hataları yazayım da siz de yapmayın, şu stresli süreci daha verimli geçirin:

Bizim alanın özel sektörünü biliyorsunuz, insanın götünden kan alıyorlar, üstelik istanbul'da o kan alma işlemi insana geçinebileceği parayı vermiyor bile, memurluk da pek bi' şahane olmasa da en azından insani şartlar diye ben de kpss'ye kasayım dedim ve bir sene kıçımı kırıp oturdum. Şunu da söylemeden geçmemeli: kpss süreci o kadar boktan ki, şimdi burada tekrar yazmayayım ama bi' ara içimi dökmüştüm şuraya, depresyona girmek isterseniz göz atın:(bkz: kpss/@o my god they killed kenny)

Sınava girdim, puanlar 80 civarında fena değil diyordum ki, kadroları açmaya başladılar 4-5 kişi alıyorlar; hal böyle alınca 93 puandan filan kapanıyor sınava çağrılanların listesi. Evet, sınava çağrılanlar. Velhasıl, kpss sinir harbinden başka bir şey değil. Bunu mutlaka göz önünde bulundurun hazırlanacaksanız.

Özel sektör kanalına hiç girmeyeyim, zaten dediğiniz gibi o tanıdıklar bi' boka yaramıyor. (Ek olarak, kağıt üzerinde gözükmese de bir kriz ortamında yaşıyoruz, iş bulmak için de artık ağızla kuş tutmak gerekiyor. )Bir senedir birkaç tane ceo'nun masasında cv'm duruyo güya. tsss.

Bence bu süreç söyle daha verimli geçerdi, ki ben şimdi ona atılıyorum, okul biter bitmez ales ve yds'ye girip yükseklisansa başlasaydım, hem o ara burs filan alır maddi olarak rahatlardım hem yükseklisans sonradan da işe yarardı hem de şansıma denk gelirse araştırma görevlisi olarak girer 3.5 maaşımı alır, üzerine planlarımı öyle şekillendirirdim.

Mevcut şartlarda daha iyi bir alternatif göremiyorum.

kursu iptal mi edeyim yani

Yani biraz oturup düşünün öyle karar verin hazırlanmaya, maddi/manevi riskleri alın. Kursa ise zaten hazırlanacaksanız da gitmenize gerek yok; para israfı. Kaynakları alıp oturup çalışacaksınız, kursa gerek yok.

emin misin, sanmıyorum evde oturarak hazırlanabileyim kpss'ye... var mıdır yapabilen

Eminim. Bakmayın siz ''dershaneye gitmek şart.'' algısına. İnternet çağında yaşıyoruz, bilgiye erişememe gibi bir ihtimal yok. Oturup okuyacaksınız, anlamadığınız bir yer olursa internette tonla kaynak, yazı, video var.
Hem siz çalışmadıktan sonra dershane size ne verebilir ki? Dershaneye gitseniz de gitmeseniz de kendi başınıza günde 6-8 saat filan ders çalışmak zorunda kalacaksınız, dolayısıyla gereksiz; hem dershaneye vereceğiniz parayla çılgınlar gibi kaynak satın alırsınız.

dershane bana ders versin diye gitmiyorum ki zaten, dershane bana motivasyon versin diye gidiyorum. ki bence herkes o yüzden gider. çalışma şevki gelsin diye. çalışan hazırlanan işin içinde olan insanları görünce daha çok çalışırım. ne bileyim ruhun da bi yakıta ihtiyacı var, evde oturup asosyal bir şekilde kimseyle konuşmadan, gidecek gezecek yer olmadan ne kadar aktif olabilirim. yani böyle düşünüyorum ama bilemiyorum tabi.

önce askere git ve gel.

ne askeri abi. bu kafayla askere gidersem iyice sapıtırım diye düşünüyorum.

Ayakkabı cinleri bazen çoraplara da dadanabiliyor diye biliyorum.

bence evrende gezinen tek ayaklı bir yaratık var ve çorapların teklerini kaçırıp giyiyor.

"wired" makalesine dayanarak diyorum ki, belki de zamanda yolculuk yapanlar çalıyordur.

Maybe Time Travelers Are Stealing Our Stuff:
www.wired.com

evcil hayvanın yiyor olabilir, bir şeyi silkeliyorsan balkondan onunla gidiyordur, yanlışlıkla çöpe atıyorsun belki de. dışarıya asıyorsan, uçup gidiyordur, adeta bir uçurtma.

evi güzelce temizlersen cinler geri getiriyor diye biliyorum bi de.

Yok genel ev temizliginde de cikmiyorlar. Kalemler de ayni durumda ofiste.
Bir yazi okumustum bir ara, corap olayi evrenselmis, sadece bizde degil. Yillik tum dunyada kaybolan corap miktarinin maliyeti cok cucuk bir rakamdi.

geçen sene aneannemin evindeyim, orada işte bana küçük odada yatak hazırladı. Gece uyurken çorapları ayaklarımı kullanarak çıkarıp, ayakucumda bıraktım. Sabah kalktığımda teki yoktu. Yemin ediyorum yatağı falan kaldırdım, odadaki eşyaların yarısından fazlasını çıkarıp her yere baktım. üstümdeki çarşaf tek katlıydı onu sirkeledim, her yere baktım ve çorap hala bulunamadı.

kalemleri bilmiyorum ama coraplarin tekinin yok oldugu kesin. evrende hic bir sey yok olmaz diye bizi yillarca keklediler. bilim buna cevap bulamiyor. hande ataizi bunu aciklasin!

yeraltinda gizli orgutleri var, oraya gidiyorlar. silgiler de oyle...

çorapları ve kalemi kaybolmayan tek ben miyim :s

bir teoriye gore camasir makinesini iyica doldurdugunuzda coraplar kapagin hemen icindeki lastik kismin icine kaciyormus

Bilim adamları yoğun araştırmalar sonucunda bunun nedenini buldu: karadelik. Göremeyeceğimiz bu karadelik; çorap tekleri, çakmak, tel toka gibi belli başlı şeyleri çekiyor içine. Yani yok olmuyorlar ama başka bi' boyuta bir daha gelmemek üzere transfer oluyorlar, üzülmeyin, onları hep özlemle anarak hayatıma devam etmeliyiz.

İktisat için Zeynel Dinler'in kpss iktisat'ını bitirmeniz fazlasıyla yeterli olur bence. Muhasebede de herhangi bir kitabın işinizi göreceği kanaatindeyim, mesela Ferhat Yıldız'ın kitap güzel gayet. Hukuğa gelince, hiçbir fikrim yok, yeri gelmişken ulu manitu belasını versin onun.
Kolay gelsin.

aradan iki gün geçmiş ama sonra cevaplarım diye favorilemiştim :D

hukuk için murat hukuk. yalnız bunun içinde bankacılık kanunu ve hukuk muhakemeleri kanunu yok. onlar için ayrı bi kitap bakman lazım.

muhasebe için abaküs

sinuzitten olabilir, susuzluktan olabilir, yorgunluktan bile olabilir. beynin sag tarafinda birsey varsa sadece sol goze etki ediyor da olabilir. eve varip dinlendiginizde gecer, gecmezse mutlaka doktora gidin. goz doktoru zaten baska bolumlere artarir gerekli gorurse.

Normal baş ağrısı gibi başlamadı, ondan çok garipsedim aslında. Hala ufak ufak zonkluyor ama sağ tarafta tık yok.

otobüslerin cam üst diplerinde klima oluyor. siz tepe klimasını kapatsanız bile orası merkezi sisteme bağlı olduğu için inceden inceden üfürmeye devam ediyor. soldan soldan o üfürüğü yediyseniz ondan ağrı yapmış olabilir. genelde bende öyle oluyor da.

Sinüzit kaynaklı migren olabilir. Tek taraflı, göz odaklı olduğu için migren diye düşündüm, çünkü benim de migren ağrım o şekilde oluyor.

Zonkluyorsa sinüzit olabilir. Sinüzit yapabilir böyle tek taraflı göze vuran ağrılar

halanne, kapatılacak klima yoktu ama tepeden üfürüyordu evet. Ondan kaynaklı olabilir.

whimsical, hiç migren ağrısı çektiğimi hatırlamıyorum önceden. Sinüzitle bağlantılı mıymış? Umarım başlangıcı değildir, nolur olmasın :D

filipis, sanırım dediğiniz gibi bir durum, zira burun da tıkalı. Kurtulamadık gitti şu
meretten.

Sanırım beklemekten başka bir çare yok, biraz biraz azalıyor zaten :) herkese çok teşekkürler.

Hayır hayır bağlantılı demek istemedim. Eğer hem sinüzitiniz hem migreniniz varsa bağlantılı demek istedim. Hem sinüzitiniz hem de migreniniz olduğunda sinüzit migreni tetikleyici olabiliyor. Migren ergenlikte de orta yaşlarda da ortaya çıkabiliyor. Yeni ortaya çıkmış da olabilir haliyle, 50 yaş üzeri değilseniz (ki zayıf bir ihtimal de olsa 50 yaş üzerinde de ortaya çıkabiliyormuş).

Şimdi bir baktım da sinüzitle migren ağrısı da karıştırılabiliyormuş. Şöyle kaynaklar var:

www.milliyet.com.tr

www.cnnturk.com

Dönüş yolunda da koltuğun sağında oturuyordum, bu sefer aynı şeyi (eskisi kadar acılı değildi ya da ben o acıya alıştım) sağ tarafta yaşadım. Sanırım klima üfürmesi kaynaklı bir şey. Yaz kış buff, bere, allah ne verdiyse giyeceğiz artık sanırım :)

whimsical, linklere şimdi bakıyorum. Çok teşekkürler yardımlarınız için.

O ağrı yüzünden doktora gidip nur topu gibi bir ''küme tipi baş ağrısı'' denen naneye sahip olduğumu öğrenmiştim; belli bi' noktada siksikleniyormuş işte bu tip ağrı. Benimki de sadece sol göze geliyor geldi mi ve o an ne yapıyorsam ZINK diye kilitlenip kalıyorum; o kadar hayın, o kadar zalım, şrfsz bi' ağrı.

Endişelenmeyin ama doktora mutlaka gidin. Baş ağrısıdır, sinüzitidir, migrenidir neyse de bu küme yok mu küme, ibretlik yemmin ediyorum.

Çok geçmiş olsun şimdiden.

Dipnot: Böyle ipnece gelen baş ağrıları için yanınızda arveles ağrı kesici bulundurmanız iyi olur.

@o my god they killed kenny, çok teşekkürler. Durum ciddileşirse MR çektirmeyi vs. düşünüyorum zaten, o sırada dediğiniz şey de aklımda bulunsun mutlaka.

çatı yalıtımına bağlı, ben de 1 sene üst katı teras katı olan dubleks bir dairede kalmıştım, üst katta kışın soğuktan yazın sıcaktan duramadık. bir noktada alt kattaki salonda yaşamaya başladık komün halinde. çatı izolasyonu yoksa uzak durun derim.

Gerçekten öyle, bizim önceki ev de teras katıydı; evet görüntü muhteşem ama kışın fazla soğuk yazın da fazla sıcak olmasıyla illallah ettiriyor ve eninde sonunda çıkıyorsunuz.

sıcak, soğuk bunlara çözüm var da tüm ev çatı katıysa eşyaları yerleştirmek problem oluyor.

çatı dublexinde yaşamıştım bende bir sene baya soğuktu ama öyle böyle değil kışın 800 lira doğalgaz geldi. ama hiç esamesi bile okunmuyordu soğuktan boşuna ödedik gaz paralarını.

ben 2 yıldır teras katında kalıyorum. geçen seneki evimin yalıtımı müthişti, yazın sıcak oluyor tabi ki ama kışın sade ve sadece 2.5 doğal gaz yaktık ve 250-200-100 şeklinde fatura ödedik.

bu sene yine bir terasa çıktım bu sefer ahşap olduğu için pek güvenim yok ama burası da yazın güzel esiyor önü arkası açıkta kaldığı için. geçen seneki evin konumu batı-doğuydu bu da aynı şekilde güneş bi tarafından doğuyor bi tarafından batıyor bu kışın sıcak olmasına yardımcı oluyor diye düşünüyorum.

evin konumuna göre değişir. benim oturduğum ev de çatı dubleksi ve yaz kış buz gibi. yazın terasında oturmak mükemmel oluyor ama kışın doğalgaz faturası çok yüksek geliyor. evin etrafı açık değilse çok sıcak olabilir.

ben geçende ilk defa falciya gittim. farklı insanlari deneyimlemedim açıkcası. fakat gördüğüm şey şu. her insanın mesela belirli dönüm noktaları olur. buna istinaden afaki sallamalara girişiyor. genel konuşuyor. evet bu bana uyuyor diyorsun. yani sallamasyon bana göre.

geçmiş ve şimdiki zamanı biliyolar bence.gelecek kısmı uydurma.sadece 2 kez gittim ama gelecekle ilgili söylenen çok güzel şeylerin hiçbiri olmadı,o anı anlatıyolar ama ciddi ciddi.

Şu ''kahvenin yanına fal bedava''cı kafelerdekilerin neredeyse hepsi sallıyor aslında, ne geçmişi tutturabiliyorlar ne geleceği doğal olarak.
Fakat bi' de hakiki(o ne demekse ve nasıl oluyosa artık) falcılar var, ben de bi' kez denk geldim, yine geleceğe dair sallıyor o an başını sallayıp geçiyosun ama ilerde gerçekleşince şok oluyosun. Ya da falına bakarken geçmişine dair nokta atışı yapıp bilemeyeceği bir şeyi söyleyince insan içe sıçıyor. Nasıl yapıyolar bilemiyorum tabii.

sade maden suyu iç, sıcaklarda çok iyi gidiyor.

İşe yarar mı bilmem ama.. Kolayı sıcak bir yere koy, asitini de bir güzel kaçır. Sonrasında iç ve tiksin. Ayrıca su çok güzel içsene.Kola falan neemiş yav.

sade sodanın içine limon sıkıp öyle içebilirsin.

lipton icetea green veya cola zero

pek bir çaresi yok bu durumun, iradeni kullanacaksın anca,

ben çayı bırakmak için kolaya (ki sevmezdim) kolayı bırakmak için kahveye (ki onu da sevmem) başladım sonunda sikerler bari en az zararlı olana döneyim dedim çaya döndüm. sıvıları seviyorum genel olarak (su hariç)

kışın ne hikmetse soğuk kahveye başladım, şimdilerde (havaların ısınması ile birlikte) soğuk kahve, kola, meyve suyu, ve su içiyorum hayvan gibi (iki gündür bişi yemedim mesela).

kahve + kolanın nedeni uyanık kalmak aslında. (günde iki kutu kahve, yarım litre kadar kola) normalde ise kolayı yemekten sonra bir bardak yada bir buçuk bardak kadar içen adamım o da her yemekle birlikte değil. neyse havalar serinlesin tekrar bırakırım bunları

göbek yapmayacak 3 içecek var: su, maden suyu, şalgam suyu. seçimini yap!

Maden suyu diyorum ben de. Bu havalarda en iyi giden şey.

bırakamıyorum diye bir şey yok. gerçekten bırakamıyorsan şeker hastası adayısın. yok sağlıklıyım diyorsan keseceksin. soğuk çay falan aynı zımbırtı farkı yok koladan. kafeine bağımlıysan çay, kahve de keser seni. şekere bağımlıysan zaten dediğim gibi şeker hastası adayısın. doktora gitmen lazım.

aa merhaba geçen seneki ben.

kola yerine ice tea için. bende işe yaradı.

evde yapılan buzlu çay hazır gibi olmuyor, tat vermiyor pek.

aynı durumdan mustaribim... buraya yancı oluyum. yalnız beni litrelik kolalar da kesmiyor. 5-6 kutu kola içiyorum. bunu dışında kilo vs sorunu birebir.
bugün uzun zaman sonra sade soda içtim. kesti gibi tavsiye ederim.
kola şu an aynı sigara bağımlılığı gibi sende biliyorum. aldığın zevki azaltacak ama canın kola istediği zaman iki bardak su çak. sonra kola içebilirsen iç.

aynen maden suyu, koladan vazgecemem diyosan layt ic.

ice tea, cola zero içip tatlandırıcı alacağına, taze sıkılmış portakal suyu veya ev yapımı limonata iç içine bal katıp.
göbek kesilmez belki ama en azından işlenmemiş şeker alırsın.

bir de maden suyunun içine meyve at, dilediğini, tadı anında farklılasacak. bir dilim elma, bir dilim portakal, karpuz...

sodaya başlıyorum o zaman. sade soda.

yazmayı unutmuşum sigara bağımlısıyım. onu bırakmayı düşünmüyorum şu an zaten de hani içenler bilir sigaranın yanında içecek birşey arıyorsun hep. yani sigara da tetikliyor bu bir şey içme isteğini bana kalırsa. yani o yüzden su falan kesmiyor.

şeker hastası adayısın diyen arkadaş çok haklısın. ailede de var zaten şeker hastalığı, babannem rahmetli. hani bende şu an pek bi sorun yok diabet açısından ama dediğin gibi zorlarsam olacak sanki bu kadar.

evde buzlu çay yalan oluyro yani şimdi öyle mi?

sodaya sarıyorum ben o zaman......

Kola yerine; ice tea, zero/diet kola, hazır sıkılmış meyve suyu ya da benzer bir şeyler içip kurtulacaksan hiç kurtulma kolayla devam et, zira bunların isimleri farklı fakat içerik olarak aynı ürünler. Maden suyu diyen arkadaşları dinle.

evde churcill yapabilirsin, soda+limon+biraz tuz, çünkü churcill > dümdüz soda ^^

gün içinde soğuk su iç bence, yemek yanında da soğuk ayran, yemekten sonra da soda

Seninki kola bagimliligi degil, seker bagimliligi. Ice tea de icsen, meyve suyu da icsen, light kola da icsen hepsi ayni bok.

angelus +1 icetea zero miro hep yalan dolan

ayrica yazyazyazya+1 salgam guzel serinlik verebilen bir icecek

sigaranin yaninda gitmez ama kefir idare eder, buzlu, belki nane koyarsin icine

bi de maden suyunu da abartma sakin, yani maksimumu nedir bilmiyorum da, gunde 4-5 sise cok olur mesela

Tadı hoşuna giden bir bitki çayını soğutup içebilirsin, tabi şekersiz içebileceğin bir çay olmalı. Soda, ayran bunlar iyi seçimler, ama şu var ki su dışında hiçbir içeceği sürekli içemezsin, o nedenle kendini eğitmekten başka yolun yok. Ailede de şeker hikayesi varsa şimdiden önlemini al derim, hiç bir bağımlılığın pençesine düşmemek lazım. Sağlıklı olup 10 sene daha yaşasam nolcak ki diyenler olacaktır, önemli olan 10 sene 20 sene fazladan yaşamak diil, yaşadığın seneleri insan gibi geçirebilmek...

soğuk suyun içine buz ve bir dilim limon, birkaç dal taze nane, vb. atabilirsin o da çok güzel gidiyor sıcaklarda.

canın tatlı çekerse muzlu milkshake yapabilirsin: bir muzu dilimleyip dondur, sonra donmuş muz + süt + 2 kaşık kakaoyu blenderda çek.

limonlu naneli soğuk yeşil çay yapabilirsin.

Her şeyi şekersiz içmeye başlayın bi' an önce, kola mide bulandıracak ondan sonra.
Alışkanlığı bırakmak için de yerine başka bi' alışkanlık koymak gerektiğinden tanrıların içeceği kahveyi öneriyorum.[sigaranın en şahane ekürisi zaten] Sıcak içmem diyosanız: kahveyi soğuttuktan sonra sütlü içiyosanız bi' kavanoza karıştırıp, -içine bolca da buz atıp- hunharca çalkalayın, oldu mu size mis gibi frappe.
Bon appetit.

ya simdi bircok arkadasimiz diplomali diyetisyen olarak yok layt kola ayni sey onu icecegine sunu bunu ic demisler. Tamam aspartam zararli bi madde beyne falan (muhtemelen) ama 1 litre light kolada 3 kcal bile yok. mesele göbekse normal kola yerine layt kola icmek gayet ise yariyor. Deneyim üzerinden konusuyorum. cok kola icen sisman bir cocuktum. sonra cok layt kola icen fit bir insana dönüstüm. simdi hic kola icmeyen bir insanim. Kola'nin en kötü yani dislere cok zarar vermesi bence.

Valla diş hassasiyeti başlayınca bir daha asitli içeceklerden tek yudum almak istemiyorsun. Ama diş hassasiyeti yaratamazsın tabii.

Senin kadar fazla kola içenlerde (biri kuzenim) gözlemlediğim siz her susadığınızda kola içiyorsunuz. Şu aralar hava sıcak, daha çok susuyorsun tabii, susadığında kola içersen tabii o kadar çok içersin. Her kola içmek istediğinde su iç. Göreceksin ki aslında kola değil istediğin, herhangi bir sıvı, kola alışkanlık olduğu için elin ona gidiyor. "Su kesmiyor" deme, iç, hava sıcak soğuk su iç yada soğuk ile sıcağı karıştır öyle iç.

Arada değişiklik olsun diye limonata içebilirsin bir bardak, o da şekerli ama hiç değilse limon var yanında. Bir katı meyve suyu sıkacağı al ev, meyve suyu iç. Havuç suyu, portakal suyu, elma suyu...vs Exotic markanın nar suyu da güzel. Kendin evde buzlu çay ya da buzlu kahve de yapabilirsin.

Ofisten birsey alirsaniz hırsız konumuna dusersiniz

sosyal medyada ifşa etmek belki bir çözüm olabilir.
kimse de güvenmez bundan sonra. 2014 diyorsun...

Anladığım kadarı ile genç bir arkadaşımızsınız. 240 Lira sizin için önemli bir meblağ. Ancak böyle ahlaksız pisliklerle dolu piyasa. Size önerim gönlünüz ferah olsun. Bu insanları dövseniz de değişmez. Sömürü sistemine devam edeceklerdir.

Buradan belki maddi bir kazanç elde edemeyeceksiniz. Ama kazandığınız bir tecrübedir. Hayatın gerçekleri acı yollardan öğreniliyor. İnanın ki benim çalışıp da alamadığım parayı falan duysanız oturur bana üzülürsünüz. İleride çok daha fazlasını kazanacaksınız, bu ücretler komik kalmaya başlayacak merak etmeyin. Biliyorum sinirlenmemek elinizde değil, ama bunu sineye çekip, böyle şerefsizlere bir daha fırsat vermemek elinizde.

üzerine düşersen alırsın, kısaca; 6 gün 240 lira uğraşmana değmez, uğraşacaksan vekaletini ver dava açılsın çalışanlardan gözüne kestirdiklerini şahit çağır, sonra seni işe alan yöneticiyi çağır yüzleşin hakim karşısında konuşulsun, zaten olayı anlatmaya başlayınca çalıştığına dair ön kabulde bulunacaklar, arama kaydı yasa dışıdır o kanıt olmaz, bu şekilde 1.5 yılda alırsın faiziyle beraber. avukat paranı çıkarmaz

Projunction kurbanı kardeşim, geçmiş olsun.
Vermeleri için bir kaç püf nokta var.

5k üzeri para kaptıranı biliyorum, 1 yıldan fazla oldu hala alamadılar
zor kullanmak dışında nasıl tahsil edilir bir fikrim yok ama yine de ofisi basma

Maliyeyi arayip sigortasiz eleman calistirdiklarina dair veya fatura kesmediklerine dair sikayette bulun. Ne bileyim kesin bi aciklari vardir. Maliye bassin bunlari da guzel guzel cezalarini kessin. Sen parani alamasan bile tatmin olursun.

Aynisini arkadasim modellik ajansinda yasamisti, sikayetleriyle iflas ettirdi sirketi. Yuz bin lira civari ceza kesilmisti.

Partydisaster'ın dediği gibi hem şikayette bulunun hem de hukuksal bilgisi olan tanıdığınız birinden yardım isteyin arayarak ya da giderek ilerde olacaklara dair tehdit etsin.
Benim de başıma geldi böyle şeyler, 240 lira 240 liradır, emeğinizin karşılığı niye onların cebine girsin? Eleman çalıştırırken aslan kesilirler, ödemeye gelince kedi. Sakın işin peşini bırakmayın, onların amacı sizin bezip de vazgeçmeniz zaten. Her türlü ertelemeyi ve yalanı yavşaklık derecesinde kullanacaklardır; siz de inat edin, salça olun, sürekli sıkıştırın, dediğiniz gibi yanınıza insanları alıp ofise dayanın ''Almadan gitmiyoruz, burada oturur 12 saat bekleriz gerekirse.'' diye.
Neticede o sizin hakkınız ve öyle ya da böyle onu alacaksınız.

vaudevile smash(buna yakın bi adları var) - zinedine zidane

zidane gelmiş geçmiş en iyi oyuncudur bence

Hangi telefonu ya da şöyle sorayım; android mi ios mu kullanmaktasın?

www.youtube.com

mutlu uyandırabilecek alarm yoktur, seni uyandıran alarm bir süre sonra mutsuzluğu temsil etmeye başlar. alakasız yerde o sesi duysan bile mutsuz olursun. bilinçaltı, şartlanma falan filan...

www.youtube.com
www.youtube.com

www.zedge.net

Ağır uykudan uyanmak için: uyumadan önce bol bol su içmek, iyi bi' çözüm. Ne kadar erken uyanmak isteniyorsa o kadar bol bardak su.
Böylece alarm vs. gibi şeylerle uykuyla mücadele vermeyip kendiliğinden uyanmak = mutlu uyanmak.

gogol bordello - start wearin purple

Etrafımızda sürekli bi' mutluluk zorunluluğu olgusu var, oysa herkes her an mutlu ve neşeli takılmak zorunda değil. Sürekli mutlu olunsa mutluluğun bi' anlamı olmaz zaten, o yüzden neşeli görünmeye çalışmamak belki sizi biraz rahatlatabilir.

Sorunlara gelince, sorunlar hep var ve hep olacak. O yüzden kendinizi ''şu şu sorunlar yüzünden mutsuzum işte, olmuyor olmuyor.'' diye yıpratmayın sakın. Hele ki iç huzurunuzu kaçıracak kadar. Bence huzur, mutluluktan daha önemli. Mutsuz olabilirsiniz ama huzursuzsanız iş biraz zıvanadan çıkıyor. Hele ki bu huzursuzluk kendini suçlama ya da pişmanlık eksenindeyse.
Mutlu hissetmeye uğraşmak yerine kendinize huzurlu ortamlar sağlamaya ve kafa dinlemeye ne dersiniz? Sevdiğiniz mekanlar, müzikler, kitaplar, filmler...

Huzursuzluktan geberiyorum, hayatimda hic bu kadar huzursuz olmamistim. Ne yapayim bilemiyorum. Anneannemi kaybettim yakinlarda onu ozluyorum. Cilgin gibi sigara iciyorum, olmekten de cok korkuyorum. Surekli ellerime falan bakip nasil curuyeceklerini dusunuyorum bir gun.

Korkularini anlayabiliyorum.ben de cok tuhaf seyler dusunuyorum,bunaliyorum bazen.sevdigin bir seyi yap lutfen ve yalniz kalmamaya çalış.benim buradan tanidigim tatli insanlar var.onlar bana terapi gibi geliyolar.birsey yapmiyorlar aslinda sadece varlar.yalniz kalmiyorum.

sen herşeyden önce çık bir hava al, yakın bir arkadaş çağır gidip iki lokma güzel bir şey yiyip serin bir yerde oturup konuşun biraz, gelebilirse akşam seninle kalsın sohbet edip bi iki bira için, bu durumda jet bir çözümden ziyade bir nefes alamaya ihtiyacın var, yap bunu.

sorunlarının neden çözümü olmadığını düşünüyorsun. Bazen hep üstüste gelir sorunlar ama hep öyle kalmaz. Psikiyatriste gitmeni öneririm.

Dediklerinizin hicbirini yapacak durumda degilim maalesef. Hayatimdaki en yakin 2 insanin biri italyada biri kanadada. Psikolog falan da hikaye oluyor mevcut durumumla. Bu her boka cozum bulmayi beceren kafanin icinde bu isi cozmem lazim. Aglamak istemiyorum oncelikle bu cozulecek. Ne yapacagimi bulacagim. Bulmak zorundayim. Keske kopegim olsaydi.

Hani boyle cok pis rezil olursun bi yerde, dizlerinin ici titrer ya. Surekli oyleyim ben. Bi relax anim yok. Biktim.

Her boka çözüm bulan beyninize fazla yüklenmeyin. Siz huzur istiyorsunuz, değiştiremediğiniz koşullara çözüm yaratmak istiyorsunuz, kendinizi yenilemek istiyorsunuz. Bunlar pat diye olan şeyler değil ki.
Sizi sizden daha iyi tanıyan kimse yok; mutlaka çözümü bulacaksınız, zamanla düzelecek, bundan emin olun.
O zamana kadar, kendinizi yıpratmadan/kısır düşüncelere girmeden çözüm aramaya çalışın.
Bu noktada benim de tavsiyem: bedeni yormak.[Ama ağlayarak değil; ağlayarak sinirinizi yıpratıyorsunuz.] Profesyonel bi' spor olmak zorunda değil: deli danalar gibi koşmak olur, dünya zombi istilasına uğramışçasına yürümek olur, hayatınızın tek amacı ev temizlemekmiş gibi saatler süren temizlik yapmak olur... İşiniz bittiğinde pestiliniz çıkmış olmalı.
Sonucu göreceksiniz.

o my god they killed kenny +1